12 Nisan 2010 Pazartesi

YAŞAMA DAİR

Yeni evime taşındığım Ekim ayından bu yana TV’ye bakmıyorum desem yeridir. Arasıra takip ettiğim NTV Spor ve Süper Lig için LİG TV haricinde izlediğim programlar İstanbul-İzmit seferlerinde izlemek zorunda kaldığım Kanal D ve Show TV dizileri oluyor. Akasya Durağı, Arka Sokaklar, Geniş Aile vs... Teknoloji o kadar çok gelişmiş ki Ereğli’ye giderken sollama yapan ÖZ bilmem ne turda araç içinde LİG TV yayınına şahit oldum. Dışında da logosu vardı.

İlkokul çağındayken “andımız sırası”nda önceki gecenin dizisi veya filmi (o zamanlar Parliament sinema günleri vardı) tartışılıyorsa ve bu sinema filmi veyahut dizi izlenmemişse mahçup bir ruh hali kaplardı o bünyeyi. Ödev yapılmadığında sınıfta öğretmen tarafından rezil edilmek bile bu kadar koymazdı adama. Nicedir otobüs seferlerinde TV izliyorum, ilk kez geçen gün uzun zamandır TV izlememenin getirdiği mahçup bir duygu büründü içime. Show TV’de Şafak Sezer’in başrolündeki Türk Malı dizisi yayımlanıyordu o anda. Nedir ne değildir diye bir bakayım dedim tüm yorgunluğuma rağmen. Yüzde olarak veremesem de büyük çoğunluğunun mizah anlayışının başkasının başına gelen olumsuz olayların(düşen birisine gülmek) oluşturduğu güzel ülkemde anladım ki Avrupa Yakası tarzında bir sit-com daha gelmeyecek...